Selamlar, vizelerdir işlerdir derken yine baya uzun zaman oldu yazmayalı (bir şeyler karalayıp taslak olarak kaydetmişim sonra uzaklaşmışım buralardan) Bu yazıda tam 1 ay önce gittiğim Sırbistan’nın başkenti Belgrad’dan ve gezintilerimden bahsedeceğim.

Bundan bir önceki yazımı okumadıysanız bu yazıyı okumadan sizleri şöyle alayım: Çileli tren yolculuğu ve Sofya

Aldığım notlara bakıyorum da anlatacak çok şey var dostlar ama buraya her şeyi yazmak çok fazla vaktimi alacağı ve sizleri sıkacağı için genel olarak özetleyip gezi muhabbetini kapatacağım. Hemen başlayalım.

Sofya garında Belgrad trenini beklerken içimde haliyle “acaba Sofya’ya geldiğimiz tren gibi soğuk olur mu?” endişesi vardı. Neyse ki trende ısıtma sistemi vardı. Yoksa herhalde zatürre olup Türkiye’ye geri dönerdim. Yaklaşık 9 saat süren yolculuğun ardından Belgrad’a vardık. Sabahın erken saati olduğu için şehirde yoğun bir sis hakimdi. Kalacağımız hostel’a check-in yapmak için öğlen 12’yi beklememiz gerekiyordu. Vakit geçirmek için biraz yürüdük. Bir miktar para bozdurduk ve garın yakınlarındaki pastanede yeşil çay eşliğinde kahvaltımızı yaptık.

Belgrad’da girdiğimiz ilk mekan olduğundan mıdır bilmiyorum ama bu pastaneyi çok sevdik. Sonraları birkaç kez daha geldik.

Bu pastane gar yakınında ve şehir merkezine nispeten uzak bir yerde olmasına rağmen bir hayli işliyor. Önünden gelip geçenler içerideki ablaya selam vermeyi ihmal etmiyor. Yerel bir ünü falan mı var bilmiyorum ama börekleri güzeldi 🙂

Kahvaltımızı yaptıktan sonra daha önce indirdiğim Belgrad haritasından (Here Maps) yardım alarak kalacağımız yerin yakınlarına doğru yürümeye başladık. Zaman geçsin diye ağır ağır yürürken ilk durağımız daha sonra 15-20 kez geleceğimiz Knez Mihailova oldu.

Burası İstanbul’un İstiklal Caddesi diyebiliriz. Fotoğrafı sabah saatlerinde çektiğimiz için henüz kalabalık yok.

Bu cadde Belgrad’ın hatta Sırbistan’ın en ünlü caddesi. Caddede sağlı sollu mağazalar, kafeler, restoranlar mevcut. Tarih boyunca kralların, devlet büyüklerinin güzergah olarak kullandığı bu caddede neredeyse gördüğünüz her bir binanın tarihi var. Caddede hareketlilik asla bitmiyor. Öğleden sonra yoğunlaşan kalabalık gecenin geç saatlerine doğru dağılsa da caddeyi tamamen boş görmek mümkün değil. Belgrad’da kaldığımız 2 buçuk gün boyunca Knez Mihailova’dan birçok kez geçtik.

Bu dayı her gün Knez Mihailova’nın ortasında elinde bir tutam ekmek ile kuşları besliyor.

Knez Mihailova’dan sonra kalacağımız yere yaklaşırken Belgrad’ın bir diğer ünlü mahallesi Avrupa’nın bohem köşesi Skadarlija’ya geliyoruz. Yaklaşık 400 metrelik bu mahalle sağlı sollu restoranların, kafanaların olduğu atmosferiyle etkileyen bir yer. Zamanla turist akınının etkisiyle o eski havasını kaybetse de kesinlikle gelip görülmesi gereken yerlerden. Kalacağımız yerin buraya çok yakın olması bizi sevindirdi. Zaten Belgrad’da her yer birbirine yakın.

Eskisine oranla bohem havasını kaybetmek üzere olan Skadarlija görülmeye değer

Skadarlija’daki kafanalardan biri Šešir Moj

Kalacağımız yerin nerede olduğunu saptadıktan sonra check-in saatinin gelmesi için Skadarlija’nın aşağısındaki caddeyi gezdik, bir şeyler içtik. Sonrasında ise tekrar hostel’a döndük. Giriş yaptıktan sonra hostel’ın sahibi Bojan bize hangi odada kalmak istediğimizi sordu. Odamızı seçtikten sonra eşyalarımızı yerleştirdik ve tekrar dışarı çıkmak için hazırlandık.

Biz 2 geceyi Hostel Capital’de geçirdik. Genel olarak temiz ve sıcak bir ortamı vardı. Oda arkadaşlarımız çok samimi insanlardı. Kore’den, Japonya’dan, Brezilya’dan, İngiltere’den, Tataristan’dan gelen insanlarla birlikte vakit geçirmek, eşyalarını ve yiyeceklerini paylaşmak çok güzel bir deneyimdi. Hostel sahibi Bojan ve yardımcısı Emir de bizlere çok yardımcı oldular. Kaldığımız yere 10 üzerinden 8 puan veriyorum. 2 puanı banyo sırasından dolayı kırdım 🙂

Tekrar Belgrad sokaklarına dönecek olursak; bu şehirde yürüdükçe yürüyorduk ve en sonunda hem gezmek hem de biraz dinlenmek amacıyla ünlü Kalemegdan Parkı’na geldik. Burası Sırbistan’ın en çok turist çeken mekanlarından biri. Belgrad Kalesi adı da verilen bu yer tarih boyunca 130’dan fazla savaş görmüş ve her seferinde şehir buradan savunulmuş.

Belgrad_Kalemegdan

Kalemegdan’dan çekilmiş bir panaroma

Sofia’daki Borisava Gradina gibi burasıda şehre nefes aldıran mekanlardan biri. Park oldukça büyük. İçinde bir askeri müze var. Ayrıca yer altı tünellerini de burada görebilirsiniz.

Park büyük olunca bazıları parasını ödeyip araçla gezmeyi tercih ediyor.

Dünyanın en güzel oyunu.

Kalemegdan Belgrad’daki görülmesi gereken yerlerden. Zaten Belgrad’a geldiyseniz eğer ister istemez burayı bulursunuz 🙂 Parkta yürüyüş yapabilir, Belgrad manzarasını seyredebilir ve tarihi yapıları inceleyebilirsiniz.

Belgrad’daki bir diğer durağımız Nikola Tesla müzesi oluyor. Burası özellikle gelip görmek istediğim yerlerden biriydi. Tesla hakkında okuduğum, izlediğim, duyduğum onca ilgi çekici şeyden sonra buraya gelmemek olmazdı.

Müzeye giriş ücreti 500 Sırbistan dinarı (RSD) yani yaklaşık olarak 13 TL civarı yapıyor. Biletlerimizi aldıktan sonra bize sıradaki İngilizce turun 3 saat sonra yapılacağı söylendi. O kadar bekleyemezdik dinlemedik daldık içeri. O sırada devam eden İngilizce tur vardı, biz de şunların arasına katılalım dedik. Şansa bak ki o katıldığımız grup Türk kafilesi çıktı 🙂 Belgrad’da, Nikola Tesla müzesinde Türkler çoğunluk olunca ilginç muhabbetler döndü tabi 🙂 Her neyse. Turu gezdiren görevli Tesla’nın prototiplerini, icatlarını güzel bir şekilde anlatıyor. Hatta meşhur Tesla bobiniyle ve diğer cihazlarla eğlenceli deneyler yaptırıyor. Bunlardan birisi hiçbir kabloya temas etmeyen elinizdeki renkli floresanları yakmak bir diğeri ise akıma çıplak elle dokunmaktı ki her ikisi de son derece ilginç deneyimlerdi.

Bizden sonra gelen Sırp öğrenci kafilesine floresan deneyi yapılırken.

Sırp asıllı Amerikalı Nikola Tesla’nın tüm patentlerine, icatlarına, prototiplerine Amerika el koymuş olsa da Sırplar Tesla’yı çok iyi sahipleniyor. Dünyanın gelişimine katkıda bulunmuş bir bilim insanının Sırp olmasının haklı gururunu yaşıyorlar. Sokaklarına, caddelerine, okullarına Nikola Tesla’nın ismini veriyorlar, paralarına onun resmini basıyorlar.

Müzede Tesla’nın küllerini, çeşitli eşyalarını, notlarını da görmeniz mümkün. Buraya gelip görmenizi tavsiye ederim. Bilime merakınız olmasa dahi gidin.

Nikola Tesla müzesinden çıktıktan sonra Aziz Sava Katedraline doğru yol alıyoruz. Açıkçası buraya çok gitme isteğim yoktu. Göreceklerimin aşağı yukarı aynı olacağını biliyordum (dini figürler, dua eden insanlar vs.) kaldı ki onu bile göremedim. İçerisi neredeyse tamamen restore ediliyordu gittiğimizde. Yine de “Belgrad’a gitmiş Aziz Seva’yı görmemiş” demesinler diye gittik.

Aziz Sava’ya yaklaşırken

Etrafında bulunan parklar ve yelşilliklerle oldukça güzel bir konumu bulunan katedral zamanında Sırbistan’ın öenemli şahıslarından biri olan Sava’ya ithafen yapılmış. Buraya “İkinci Ayasofya” diyenlerde varmış (eh be kardeşim) İçeri girdik ama yukarıda da dedim gibi neredeyse tamamı restore ediliyordu katedralin. Yinede herkes gibi bağış yapıp mum dikmeyi ihmal etmedim. 🙂

Belgrad gezim kısaca böyleydi dostlar. Yukarıda sanki her yeri bir günde gezmişim gibi yazdım ama tahmin edebileceğiniz üzere öyle olmadı 🙂 Yazıyı kısa tutmak için öyleymiş gibi anlattım. Belki daha sonra anlatmadığım kısımlara değindiğim bir yazı hazırlarım.

Belgrad çok şirin bir kent. Hani “tam yaşanılacak şehir” derler ya, öyle bir yer işte Belgrad. Her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz, eğelencesi bol, tarihi bol, insanları sıcakkanlı daha ne olsun. Eğlence demişken söylemeden geçmeyelim, Belgrad gece hayatıyla meşhur bir şehir . Burada sanki her gece cumartesi gecesiymiş gibi. Sonradan öğrendim ki batıdan buraya günübirlik sırf gece hayatı için gelenler varmış. Belgrad halkı eğlencesine düşkün, sudan ucuz biraları var (harbiden) ama yine de medeniyetten uzaklaşmadan eğlenmeyi biliyorlar.

Tamam belki İstanbul gibi atmosferiyle büyüleyen (tam burada aklımıza metrobüsü getiriyoruz) bir şehir değil Belgrad ama benim gibi karmaşayı sevmeyen, sakin bir ortam arayan yeri geldiğinde de eğlenmesini bilenler için çok cazip bir şehir. Birçok erkeğin merak ettiği konuya değinmeden de geçmeyeceğim; evet kızları gerçekten güzel arkadaşlar. Yani ortada bir adaletsizlik olduğu kesin.

Okuduğunuz için teşekkürler. Do viđenja!

*Belgrad’la ilgili her türlü sorunuzu (ulaşım,yiyecek,gezilecek yerler vs.) yorumlar bölümünde sorabilirsiniz. Cevaplamaktan mutluluk duyarım. Öyle yazının tarihine bakıp yahu adam bilmem kaç ay önce yazmış sorsam da cevaplamaz demeyin, cevaplarım. Sevgiler…